28 Mayıs 2014 Çarşamba

Hakkın Var
.
İçimde turnaların türküsü, 
Birbirinden habersiz hali vakti yerinde türküler söyleniyor.
Sesini bazen kısıyorum,
Bazen bağırttırıyorum,
Bir kulaklığımı da güngörmüş sokağa takıyorum.
Halim vaktim yerinde.


Sokaklar kalabalık değil,
Bir yerde gözle görülür bir kalabalık olması her zaman yalnızlığa çare değil,
İçimize çeke çeke biliyoruz bunu
Ve biz hep bir yerlere yetişmeye çalışır gibi yürüyoruz,
Yetişmeliyiz de dahası,
Kaybedeceklerimize önce yetişmeliyiz.


Zaten bilmemenin mutlulukla bağdaştığı  bu yerde
Yere bakarak yürümek herhalde erdem sayılır
Başını kaldırsan görürsün çünkü
Şehir gridir, gökyüzü gridir, 
sokakları gürültücü
İnsanları çiçekleri ezerek paraya koşan aç gözlü ve lacivert şemsiyeli.


Burada bir tane Allah yok, diyor
öfkesinden türküsünün sesini dışarı koyvermiş bir sokak lambası takipçisi.
Kızmış. şehrin kibrinden önünü göremeyen insanlarına belli.
Bağır diyorum, dök içini sokağa,
Kim dinleyecek  derdini görmüş geçirmiş sokaktan başka?
‘’Allah ın Allah’ı var.’’ diyor.
  Hakkın var; bir süzüp geçen,
  Çağlayan kederi görmeyen,
  Dikkatsizliklerini pardonla geçiştiren,
  Binaları gri, şemsiyeleri lacivert,
Gördüğü bildiği yalnız kendi olan insanların olduğu bu çoktan terkedilmiş şehirde
Allah’ın Allah’ı var gibi.





  

27 Mayıs 2014 Salı

Kadıköy

Ne zaman başlıyor şarkısını söylemeye martılar
O zaman dağılıyor efsunlu geceye yalnızlığım
Yaşamı tam da burasından seviyorum
Ben gülümsedikçe onlar şarkılarının ritmini artırıyorlar
 Biliyorum martılar beni anlıyorlar
Zaten beni bir tek içten martılar anlıyorlar


Nispet yapar gibi düşmüş balkonun duvarına bir çift mandal gölgesi
El ele vermişler
Karnalıkta mutluluğun enginliklerine doğru yol alır gibiler
Işıklarını kendilerinden verdikleri yolda
Mutluluğu andan alıp hayata yayar gibiler.
Ve bunu hanidir yapar gibiler


Bahçesinde erik ağacı, balkonunda sardunya olan isyankar sokağın mesut evi.

25 Mayıs 2014 Pazar

Bilir kuşlar

Öyle yaşıyorsun ki içimde şiir olup akıyor anlar
Anların gürültüsünü duyuyor hatıralar
Hatıralar
Kozalaklara basarak geçiyor adamlar, kadınlar
Bastıkları kozalak değil neşesi kırık hatıralar 

Özlem giderilmez
 bunu bilir kuşlar
Ve bu yüzden
Yatılı kalmazlar bir yıl boyunca hiçbir yerde
Durmadan uçarlar
Kaçar gibi sevgisiz şehirlerden sevgiyi arayan şehirlere
Kanat çırpmadan engin maviliğe değe değe

Giderilmeye çalışıldıkça debisi artan bir akarsudur özlem
Giderilmez
Bunu bilir kuşlar
Uçar uçarlar.

Taşan kalbi defin

Bir şair ne zaman üşür ?
Derdini kelimelere anlatacak kelime bulamadığı zaman.
 Bir şair ne zaman kelime bulamaz?
 Kalbi taştığı zaman.

Bir yazar hem nasıl anlatır,
hem nasıl anlatamaz kelimelere derdini?
Senin beni anlaman için  önce kelimelere anlatabilmeliyim derdimi.


21 Mayıs 2014 Çarşamba

Emotion

Gözlerime yağmur yağan kaç kişi görebilir önünü
Gözlerini kırpmadan nasıl yaşar insan
Olsan da öğretsen
Ne güzel öğretirdin sen


Öğretilenlerin en güzeli senin öğrettiklerindi
Bir bomba nasıl yapılır,
 Bir insan nasıl sevilir
Kiminden nasıl nefret edilir
 -Uygulayamasam da-
Nargile nasıl içilir adabınca
Ve nasıl terk edilir kuşlar uyanmadan birileri
-Birileri demem ki senin vedalara saygısızlığındandır-
Hep senden öğrenmedim mi?


Dinlenilenlerin en güzeli senin ağzından çıkandı
ve ağzına giden
Unutkanlığımı dinlendirdiğim yerdi seni dinlediğim yer
Unutmuyorum hiçbir sözünü.
Emotion duygusallık , mobile hareketli.
Ve felsefen hep baki:
''Sokakta yalnızca ikimiz var gibi, özgür ve delişmen.''

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Muallaklı Şiir

Bu şehir gibi ne yapacağın belli değil
Yağmuru ahmağını ıslatan bu koca şehir
Kocaman kalabalıklardan taşan sandalsız nehir
Sen demiştin güvenli omuzlar yalnızca annelerinki  değildir
Kırlangıçlar uçuyor
Kırlangıçlar hep uçacak
Sen gelmiyorsun
Belki gelirsin.
''Şimdi ne zaman yalnız kaldığımı düşünsem yalnız olmadığımı kanıtlamak istiyorum kendime. '' Ve ben şimdi ne zaman bir yalan mutluluk gelse sahte olmadığını inandırmak istiyorum kendime. Nasıl vahimdir görenler bilenler için halim.

6 Mayıs 2014 Salı

Dolunay

Sevgiye evcilleşemeyen bir adamın dinmeyen yarasıydım
Alıp içime bastığım yalnızlığı vardı
İnsanlardan nefret ediyordu
Köşeli bucaklı ilişkilerden kaçıyordu
Köşesi bucağı oluyordum,
Tutup nefretini kucaklıyordum
Ahbap oluyordum yaralı tüm yanlarıyla
Duyduğum onca sevgiye şaşıyordu
Eritiyordum içinde nüfuz eden tüm deli korkularını
Gardını akasya ağacının dalına asıyordu yamacıma gelirken
Beni değil bendeki ev rahatlığını seviyordu
Bir kırlangıcın yeni doğan yavrusunu korur gibi koruduğu yalnızlığını seviyordu
Eşiğine dahi varamadığım ürkek yalnızlığı
Sevgiyi gösterdikçe güçsüzleşeceğine inandırmıştı tüm sevdikleri
Kalbine sus diyordu
Beni içinden seviyordu


Bir gece,
Dolunaylı sakin bir gece
Yaklaşır gibi oldum yalnızlığının eşiğine
Sevdi beni 
Bakışlarından bildim
Beni sevdikçe yaşamı hiç sevmediği kadar sevdiğini gördüm
Arındı o gece korkak yalnızlığından
Şahidimdi akasya ağacının gökyüzüyle kesiştiği noktadaki renk geçişi
Çizmiştik gözlerimizle dolunaya 
Mutluluktaki huzurdan bir parça alıp 
Masumiyetin tablosunu.
7.7.13