2 Nisan 2014 Çarşamba


   İnsanlar

  Mutluluğu paylaşmak çok satmıyor buralarda, pek rağbet görmüyor, mutluluk çığlıklarının atıldığı yerlerden kulaklarına pamuk tıkayarak geçiyor insanlar. Pamuğun bir suçu yok. Masum pamuk alet oluyor kirli insanların hırslarına. İvedilikle koşuyorlar, duvarlarını gam sarmaşıkları sarmış evin kapısına. Üstü gizli hırslarla örtülmüş, üzerinde iyimserliği hatırlatan desenlerin olduğu kof ruhlar bunlar.

  Kederden söz açtık mı değme keyiflerine, bin bir türlü şaklabanlıkların, gözlemi yavan bir tecrübeden süzülmüş bin bir toy tavsiyenin ardı arkası kesilmez oluyor. Derdinizi bir yana bırakıp buna maruz kaldığınız için kederleniyorsunuz. Nasıl mesut oluyorlar, mutluluklarından bir damla akıttıkları için mutsuz olana.

   Görmekten asla keyif almadıkları bir tablo var, o da: mutluluğu gözlerinden taşan saadetli insan tablosu. Hep bunu görmek istediklerini söyler dururlar. Bedbaht anlarınızda öyle olmanızı içtenlikle diler ve yine zamanı geldiğinde aynı içtenlikle sevinç çığlıklarınızı görmezden gelirler. Bakışları gözlerinize değmeye korkar, ellerindeki herhangi bir nesneyle uğraşmaya başlarlar, mutluluğun ardının mutsuzluk olduğunu salık veren o felaket tellalı, tenha hallerine bürünürler. Her şeyin zıddıyla var olduğunu zaten bilen size acı bir hakarettir bu. Kendinizi kandırmanıza fırsat vermedikleri içinse okkalı bir küfür niteliğindedir. Aldanmanın yaşamakla eş değer olduğu bir yerde kendini kandırmanın kıymetini bilseler bu kadar ileri gitmezlerdi herhalde. Ah insanlar...



‘’Her şeyi anlıyorum ve bu beni öldürecek. ‘’ diyen Dostoyevski, bilmelisin ki dostum; benim durumum daha da vahim; seni de anlıyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder